15.11.2022

Doğmuş Kızıma Mektup

    Merhaba Zeynep Gülce'm,

    Yıllar yıllar önce kurduğum bir hayaldin ve şu an tüm gerçekliğinle yanımda uyuyorsun canım kızım. Uyanmak üzeresin hatta :)

    Rabbim seni bize emanet ettiği için çok şanslıyız, o kadar güzelsin ki hayallerimizden çok daha güzelsin. 79 gündür bizimlesin ha bugün ha yarın derken anca fırsat bulup sana bu mektubu yazabildim. Seninle günler çok çabuk geçiyor aslında çok yoruluyorum kabul ediyorum ama gün sonunda seni uyurken izlediğimde tüm yorgunluklarım geçmiş oluyor birtanem.

    Daha önce sana yazdığım mektupta demişim ya zorluklarla baş edemezsek oturup birlikte ağlarız diye, daha şimdiden pek çok zaman birlikte ağladık seninle güzel kızım ama inşallah bundan sonra ağlamak yerine birlikte gülebilmeyi diliyorum Allahtan. Senin sağlığın keyfin yerinde olsun da hep gülelim hep mutlu olalım inşallah.

    Seninle birlikte büyüyorum her gün beni gülüşünle mutlu ediyor bakışlarınla kendine daha da aşık ediyorsun. Bazen biraz dışarı çıkıyorum ama aklımda hep sen oluyorsun. Büyüdüğünü görmek her gün başka özelliklerini keşfetmeye doyamıyorum.

    Birlikte yaşayacağımız bu hayatta senin için elimden gelen her şeyin en iyisini yapmaya gayret edeceğim. 

    Seni her şeyden çok seven annen...

                                         15.11.2022


















3.08.2016

Trende 10

Yine uzun bir süre oldu buraya yazmayalı.  Okulu bitirmek için ders çalışmam, çalışmaya çalıştığım için ders dışında elime kağıt kalem alamayışım ve yazacak neden eksikliği yüzünden ihmal ettim biraz burayı.
2 haftadır sınavlarım için git gel yapıyorum. Üniversite tercih sürecinde iyi ki annemi dinleyerek İstanbul yerine Ankara yazmışım, sınavlar 11.30da olunca günübirlik gidip gelmek daha az masraflı oldu hem de kalacak yer arama telaşesinden kurtardı. Neyse bir sınav dönemi daha bitti, inşallah tamamen bitmiştir :)
Ülkemizin yaşadığı o acı gecenin üstünden neredeyse 3 hafta geçti ve zaten bildiğimiz kıymeti daha da bir arttı gözümde güzel Türkiyemin. O gece ve sonrasındaki birkaç gece meydanlara çıktığımda eşlik ettiğim "Irmağının akışına ölürüm Türkiyem" sözleri kafamın içinden hiç eksik olmuyor. Hızlı tren güzergahında yolu izlerken içimden bozkırına ölürüm Türkiyem derken yakalıyorum kendimi.
Dahilî ve haricî bedhahlarımızın hesap edemediği şey bizlerin bitmek tükenmek bilmeyen vatan aşkıymış ve birçok insan bu vatan aşkını canlarıyla, kanlarıyla gösterdi. Allah onlardan razı olsun.
Düşmanları kıskandıracak bu güzel topraklarda yaşayan bir fert olmayı nasip ettiği için yüce Rabbime hamd olsun, ülkemizi alçak hainlerin ve ne olduğunu belli etmeyen münafıkların şerrinden korusun.

18.06.2016

Öyleyse Doğ Güneş

Son birkaç yazımda bahsettiğim bitmek bilmeyen sınav dönemi de dün itibariyle bitti. Sayılı her günün çabuk geçmesi gibi bu da geçti yaşarken çabuk değildi ama geri dönüp bakınca nasıl geçtiği anlaşılmayan bir süreçti yine.
Sınavların neticelerinin ne olacağını kestiremesem de dört yıllık lisans hayatımın son final dönemi olmasını umut ettiğim bu süreç de bitti çok şükür.
Her sınav dönemi olduğu gibi bu sınav döneminde de kendime odaklanıp çevreyi ve dünyayı görmezden gelmeye devam ederek tek önemli şeyin sınavlar ve kendim olduğunu düşündüğümün farkına vardım. Hayata kaldığı yerden tüm gerçekleriyle odaklanabilmek için birkaç güne ihtiyacım var sanırım.
Sınav dönemi sonrasına iyi bir başlangıç olarak gündoğumunu izleyip tefekkür etmek için bekledim bu sabah. Kuş cıvıltıları eşliğinde güneşin uyanışı ve etrafı saran huzuru çektim içime doya doya. Ankara'daki hayatımın bu bölümüne son veriyor olmanın verdiği buruklukla birkaç anı depoladım kendi hafızamda ve telefonumun hafızasında.
Sınavlar bitince buraya yazı yazamayacak olduğumu düşünüyordum ama yanılmışım. Neyse içimdeki yazma isteğinin hepsini şimdiden tüketmeyeyim en iyisi. Hayırlı sabahlar olsun herkese😊




12.06.2016

Hayırlı Sabahlar

İki yıldır Ramazan ayının başında en az on gün Ankara'da sınav döneminde olduğum için eskisi kadar hissedemiyorum Ramazan ayının güzelliğini. Bunu şu linkteki yazımı okuyunca fark ettim : Tefekkür- Akletmek
Ramazan başladığından beri gökyüzüne birkaç kezden fazla baktığımı sanmıyorum zaten gökyüzüne bakılınca pek yıldızlar da gözükmüyor. Yıldızları izleyip tefekkür etmeyi o kadar özledim ki tez vakitte köye gitmek isteği hasıl oldu şu anda.
Neyse benim beyin şu an donmuş bir halde sınavlar için son beş gün olmasının gerginliği Ankara'daki son bir hafta olmasının burukluğu, dersleri yetiştirebilecek miyim kaygısıyla biraz tuhaf bir hale büründüm. Neyse amacım eski yazımı tekrar paylaşmaktı. Akletmeyi unutmayalım inşaallah. Hayırlı sabahlar olsun herkese.

6.06.2016

..

"Sana Gül Bahçesi Vadetmedim" bu kitabı okumadım, hakkında herhangi bir bilgiye de sahip değilim malesef. Ama birkaç gündür bu cümle kafamda dolanıp duruyor. Sana gül bahçesi vadetmedim. Bu cümleyi düşündükçe zihnimde; kimsenin bana hiçbir vaatte bulunmadığı, o yüzden bana vadedilmemiş şeyler yüzünden kendimi beklentiye sokarak boş yere üzülmemem gerektiği düşüncesi canlanıyor. Beklentiler Üzer demiştim ya hani, evet beklentiler üzüyor ama üzülmemek de bizim elimizde. Kendimizi boş yere beklentiye girmeyecek hâle getirmemiz icap ediyor zannımca.

Hayat gerçekleştiği için üzüldüğümüz şeylere pişman olup dediğimiz keşke ve gerçekleşmeyecek olmasına rağmen beklentisine kapıldığımız şeylere dediğimiz keşkelerle yaşanmıyor.

Sözü uzatmamak lazım ama maşallah ders çalışmamak için midir nedir yazdıkça yazasım geliyor. Bir değinmek istediğim mevzu da kalbimizi yormamak.

Kalbimizi ne kadar gereksiz kin, nefret gibi duygularla paslandırıp yoruyoruz biz böyle.. Gerçekten yıllar sonra adını bile hatırlamayacağımız insanlara öfkelenerek kalbimizde boş yere küçük küçük kara noktalar oluşturuyoruz ve nefret nefreti doğuruyor bu küçük kara noktalar bir de bakmışız kalbimizi simsiyah etmiş ve artık her şeyden herkesten nefret eder hâle gelmişiz, yazık. Halbuki kendimize iyilik yapmalıyız ki dünyada iyiliklerin çoğalacağına dair ümidimiz artsın, kendimize iyilik yapmanın en güzel yolu da kalbimize iyilik yapmaktan geçiyor.

Ramazan ayının ilk sahurunu beklediğimiz bu saatlerde biraz yoğun bir düşünce patlaması sonucu bu yazıyı buraya bırakıyorum. Sanırım final dönemi öncesi yazı yazmak aklıma dahi gelmezken şimdi kendimi yazı yazmak için can atarken buluyorum. Neyse efendim buraya kadar sabredip okuyabilenlere teşekkür ederim. Rabbim bizleri Ramazan ayı ile birlikte dinini daha iyi idrak edip yaşayan ve yaşatan kullarından eylesin, mazlum kardeşlerimizi dualarımızdan eksik etmeyelim. Ve sınavlarla boğuşan bu kardeşinize duanızda yer verirseniz çok mutlu olurum. Hayırlı Ramazanlar 😊😊

25.05.2016

Beklentiler Üzer

Burayı genel olarak karamsar ruh halimin yansıdığı yazılarla doldurduğumun farkındayım ama neşeli zamanlarımda yazı yazmak aklıma bile gelmiyor. Ne zaman kendimi huzursuz, bunalmış, sıkılmış hissediyorum hop kendimi burada buluyorum.
Buraya daha önce yazdım mı hatırlamıyorum ama beklenti kötü şey; çünkü genelde gerçekleşmez ve kırar insanı, boşuna yorar. Ve beklentiye girdiğiniz konunun muhatabının bundan pek haberi de olmaz. Tavşan dağa küsmüş misali öyle kendi kendine kırılır durur insan.
Neyse kendimle birlikte sizin de canınızı sıkmayayım ama şu ara saçma salak beklentilere girip kendimi üzüyorum da olur da tavsiyemi dinleyip uygulayan olursa diye yazıyorum "Beklemeyin arkadaşlar beklemeyin, kendi elinizden gelen bir şey varsa yapın yoksa başkasından gelecek bir şeyi bekleyip de kendinizi boş yere üzmesine."
Saygılar, sevgiler, ha bi de bana dua edin, daralıyorum şu ara sıklıkla.

21.05.2016

--

Çocukken  büyüyünce ne olacaksın dediklerinde nerdeyse hiç düşünmeden cevap verirken ne zormuş büyüyünce bu soruya cevap vermek. 
Çocukluğumun farklı dönemlerinde farklı cevaplar verdiğim bu soru şu an hayatımın büyük bir kısmını kaplıyor. Ben ne olacağım? Rabbim bizler için en hayırlısını bilendir bizler için hayırlı rızık kapıları açacaktır illaki ama bu kapılar için de yapılması gereken tercihler var ve ben şu an beynim donmuş bir şekilde ne seçeceğimi bilemez bir haldeyim. 
Bu hayırlı gecede benim için dua etmenizi istirham ediyorum, öncelikle mezun olabilmem sonra da benim için hayırlı olacak tercihi yapabilmem için duanıza talibim.
Allah hepinizden razı olsun. Mübarek gün ve gecelerin hatrına Rabbimin bağışladığı kullar arasına girelim. Dünya üzerinde zulüm altında olan insanlara kurtuluş nasip olsun, Zalimlerin kahrolduğunu görmek ve onların halinden ibret almak nasip olsun. 
Ülkemizde huzurun hakim olduğu güzel günleri görelim inşallah😇😇

3.05.2016

Trende 9

Hayırlısıysa sona doğru yaklaşıyor olmanın verdiği heyecanla karışık buruklukla bu kez yolu izlemekten başka bir şey yapamıyorum, sanki bir daha göremeyecekmişim gibi inceliyorum bozkırı,  trenin hızının müsaade ettiği müddetçe tabii.

Bozkırda ilkbaharın güzelliği hakim ve kesinlikle yeşil çok yakışıyor bu topraklara, yeşeren topraklarla birlikte umudum çoğalıyor. Cama vuran damlalar umuduma eşlik eden mutluluğumun gözyaşlarıymış gibi hissediyorum. Derken birkaç dakika içinde masmavi oluveriyor gökyüzü güneş açıyor gri bulutların arasından.

Haftaiçi öğle saati olması sebebiyle tren bomboş bu bana iki yıl önce her gün gidip geldiğim günleri hatırlatıyor ve daha dün gibi hatırladığım o günlerin üstünden iki yıl geçtiğini idrak ediyorum, zaman akıyor ve yaşlanıyorum☺

Neyse biraz daha yolun tadını çıkartayım şurada son birkaç seferimiz kaldı, en azından lisans öğrencisi olarak☺

14.02.2016

Trende 8 / Günümüz Aşkları Üzerine Kemal Sayar'dan Alıntılar

“Evvel refik; Bade'l tarık” demişler yani "Önce yoldaş, sonra yol." Bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum "Hayat Teselli Bulmaktır" ın yoldaşlığında lisans hayatımın  (inşaallah) son dönemine başlamak üzere Ankara'ya dönüyorum.

Bugün "Sevgililer (!) Günü" ya hani.. Kemal Sayar'ın günümüz aşklarıyla ilgili birkaç satırını paylaşacağım sizlerle.

"Aşk artık gürültücü. Artık aşkın gürültüsünden durulmuyor. Aşkı ruhunda dinlendiren sevgililer yok. Yok olurken yok etmek istiyor.

Eskinin sessiz ve içli âşıkları nerede şimdi? Aşkını içimde bir ateş gibi gezdiren, "Yaktığımdan daha büyük ateşlerde yandım" diyen o mahzun sevgililer? 
...
Günümüzün aşkları görünmek istiyor. Kıyıda köşede gizlenmek istemiyor. Bilinmek, ilan edilmek, ses çıkarmak istiyor. Özlemek istemiyor âşık; hemen kavuşmak istiyor. Çet'leşmek, mesajlaşmak, cep telefonuyla onu hep kapsama alanında tutmak, hapsetmek, boğmak istiyor. Aşk beklemeye tahammül etmiyor. Âşık sevmek değil, sevilmek derdinde. Sevilsin, şu karanlık dünyada kendine bir ışık dehlizi açılsın, bu dünyada sevilmeye değer olduğunu birisi kendisine söylesin istiyor. Yücelmek için yüceltiyor, sevilmek için seviyor. Istıraba tahammülü yok, yanmaya gelemiyor. Varlığını alevde eriten bir pervane olmak yerine, kandili sitem okları yağdıran bir pervane olmayı yeğliyor. Gürültü yapıyor. "Ne olur beni sev!" diye uluorta bağırıyor. Sessiz bir ağlayışla yapılmadığı için bu çağrı, masum bir yakarı olmadığı için ötelerden yankı bulmuyor.
...
Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz,  sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur bırakıyor. Fuzuli edilen sözler aramıza sırlardan bir duvar örüyor."

(Sessizlik Sır Saklamaz başlıklı yazıdan)


2.02.2016

Odunpazarı'nda Birkaç Saat

Blogu fotoğraf bloguna çevirmemek için kendimi çok zor tutuyorum. En iyisi çektiğim fotoğraflarla ilgili yazılar yazayım dedim ben de.

Eskişehir, lise yıllarımda hiç sevmediğim üniversiteye başladıktan sonra da kıymetini anlayıp âşık olduğum güzel şehrim. En güzel yeriyse kuşkusu Odunpazarı benim için. Evime beş dakika uzaklıktaki Odunpazarı Evleri bölgesinde dolaşmak bana çok keyif veriyor. Dün yine çıkıp biraz dolaşıp fotoğraf çekeyim, sonra bir yerde oturup bir çay içeyim eve dönerken de fırından sıcacık ekmek alayım dedim. 

Şimdi bazı fotoğraflarımı paylaşıyorum, umarım beğenirsiniz. 


Odunpazarı'na girişte görmüştüm bu çocukları onların beni fark ettiğini düşünmeden bir poz çektim yoluma devam ettim. Biraz ilerlediğimde bir de baktım yanımdalar. Fark etmişler onları çektiğimi. Mavili olan biraz kızgın bir ses tonu ve bakışlarla "Abla sen niye bizim fotoğrafımızı çektin?" dedi. Ben de "Sadece sizi çekmedim ki herkesi çekiyorum ben." deyince göstersene fotoğrafı dediler. Sonra dedim ki "Hadi geçin poz verin bir daha çekeyim sizi." Birkaç poz çektikten sonra yanıma koştular tekrar içlerinde en küçük olanı en meraklılarıydı, pek beğendiler kendilerini. Adlarını sordum alttaki resimdeki sırayla Sıla, Güler ve Buğrahan imiş adları. Buğrahan'ı ilk baş Burak anladım ve bi an şaşkınlıkla "Aa sen erkek misin?" deyiverdim. Omlara el sallayıp yoluma devam ettim. Havalar güzelken cıvıl cıvıl ve kalabalık olan sokaklar bomboş ve sessizdi.







Odunpazarı'nı gezenler bilir, el emeği ürünlerin satıldığı pek çok dükkan mevcut. Bunlardan biri de ahşap işçiliği yapıyor. Bu iki yazı değişik geldi beni güldürdü nedense, sizlerle de paylaşayım istedim. :)


Bir çay molası vermek için her görüşümde ismini merak ettiğim Mucizeler Konağı'na gireyim dedim önce biraz dolaştım üst katında teras dedikleri Kurşunlu Külliye'sine bakan bir odaları vardı ama orası ve alt kattaki salon dolu olduğu için bahçe denilen üstü yazın açık kışın naylonla kaplı kısma geçtim önce çektiğim fotoğraflara bir göz attım. Sonra çay eşliğinde Kemal Sayar'ın hediye ettiği henüz bitirmeye muvaffak olamadığım Hayat Teselli Bulmaktır'ı okudum bir süre. 




Odunpazarı fotoğrafları arşivimde camilerin yeri apayrı olduğunu söylemeden geçmeyeyim.


 Kurşunlu Camii'ne aşağısındaki sokaktan bir bakış. 


İsmini hatırlayamadığım caminin minaresi ve sokaktan geçen yaşlı bir amca.


Birkaç yıl evvel restore edilen Tiryakizade Hasan Paşa Camii'ni genelde caddenin aşağısından çekerdim bu sefer yukarı taraftan çekmek nasip oldu.


Sıcacık ekmeklerin mis kokusunu saklamak ve fotoğrafa baktıkça duyabilmek keşke mümkün olsa. Odunpazarı'na çıkmışken burdan ekmek almadan eve dönmek olmaz.



Bu da eve dönmeden önce Mustafa Kemal Atatürk Caddesi ve Atatürk Bulvarı'nın kesişim noktasına Odunpazarı Evleri'nden bir bakış.